16 Şubat 2013 Cumartesi


Anne Hathaway’in moda ile imtihanı!
Güzel kadınlar, bakımlı erkekler, yüksek topuklar, ışıltılı partiler... ‘The Devil Wears Prada’, bizleri moda dünyasının karşı konulmaz cazibesinin perde arkasına davet ediyor.
Mezun olduktan sonra gazeteci olmak hayaliyle yanıp tutuşan Andy, milyonlarca genç kızın sahip olmak için bileklerini keseceği bir iş bulur. ‘Chanel’, ‘Prada’ ve ‘Armani’nin sadece havalı birer isim olduğunu düşünen Andy’nin burun kıvırdığı bu iş, Runaway Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni olan Miranda Priestly’nin özel asistanlığıdır. Runaway, dünyanın en iyi moda dergisidir ve Andy’nin modayla ilgili tek düşüncesi, moda insanlarının ‘sığ’ olduğudur. Ne var ki, onun için bu dünyaya alışmak, Miranda’yla çalışmaktan daha zor olmayacaktır. Andy, bir gün ‘saygın’ bir gazetecei olmak umuduyla Miranda’nın bütün garip ve aşağılayıcı davranışlarına tahammül etmek zorundadır. İşin güzel kısmı ise, ‘tahammül etmek’ bir süre sonra yerini ‘zevk alma’ya bırakır. Her ne kadar kendisi bunu kabul etmese de...
Oscar adayı Anne Hathaway ve Oscar ödüllü Meryl Streep’e, Emily Blunt, Stanley Tucci eşlik ediyor. Filmin yakışıklı erkek kontenjanını ise Simon Baker (The Mentalist) ve Adrian Grenier (Entourage) dolduruyor. Lauren Wintour’un aynı adlı kitabından uyarlanan film, tıpkı kitapta da olduğu gibi oldukça eğlenceli ve sürükleyici bir anlatıma sahip. Sıradan bir genç kızın, kendini ispat etmek ve bulunduğu dünyaya adapte olabilmek için geçirdiği evrim ise Anne Hathaway tarafından başarılı bir şekilde ekrana yansıtılıyor. Hathaway’in, rolüne hazırlanmak için New York’ta bir müzayede salonunda bir hafta boyunca gönüllü olarak asistanlık yaptığını da es geçmemek gerek. Meryl Streep’in olağanüstü oyunculuğu ise bu kadının neden on yedi kez Oscar’a aday gösterildiğini bir kez daha gözümüze sokuyor. Miranda Priestly rolü de Meryl Streep’e bu onyeni adaylığından birini getirdi.
‘The Devil Wears Prada’, moda ve medya devleri tarafından çizilen ‘büyülü dünya’nın sadece bir imajdan ibaret olduğunu gösteriyor. ‘The Devil Wears Prada’, moda dünyasının şeytani yüzünü gözler önüne sererken bizleri de New York ve Paris’in nefes kesen manzarasından mahrum bırakmıyor.
Kim bu Miranda Priestly?
Film, bir dönem Anna Wintour’un da asistanlığını yapmış olan eski gazeteci Lauren Weisberger’in aynı adlı kitabından uyarlandı. Weisberger kitabı sadece Vogue’da yaşadıklarından hareketle yazmadığını söylese de Wintour ve Miranda’nın ortak yönleri hayli dikkat çekici. Wintour’la çalışanlar verdikleri röportajlarda, onun Miranda’nınkine benzer çalışma prensipleri olduğunu söyledi. Filmde Mirand

Anne Hathaway’in moda ile imtihanı


Anne Hathaway’in moda ile imtihanı!
Güzel kadınlar, bakımlı erkekler, yüksek topuklar, ışıltılı partiler... ‘The Devil Wears Prada’, bizleri moda dünyasının karşı konulmaz cazibesinin perde arkasına davet ediyor.
Mezun olduktan sonra gazeteci olmak hayaliyle yanıp tutuşan Andy, milyonlarca genç kızın sahip olmak için bileklerini keseceği bir iş bulur. ‘Chanel’, ‘Prada’ ve ‘Armani’nin sadece havalı birer isim olduğunu düşünen Andy’nin burun kıvırdığı bu iş, Runaway Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni olan Miranda Priestly’nin özel asistanlığıdır. Runaway, dünyanın en iyi moda dergisidir ve Andy’nin modayla ilgili tek düşüncesi, moda insanlarının ‘sığ’ olduğudur. Ne var ki, onun için bu dünyaya alışmak, Miranda’yla çalışmaktan daha zor olmayacaktır. Andy, bir gün ‘saygın’ bir gazetecei olmak umuduyla Miranda’nın bütün garip ve aşağılayıcı davranışlarına tahammül etmek zorundadır. İşin güzel kısmı ise, ‘tahammül etmek’ bir süre sonra yerini ‘zevk alma’ya bırakır. Her ne kadar kendisi bunu kabul etmese de...
Oscar adayı Anne Hathaway ve Oscar ödüllü Meryl Streep’e, Emily Blunt, Stanley Tucci eşlik ediyor. Filmin yakışıklı erkek kontenjanını ise Simon Baker (The Mentalist) ve Adrian Grenier (Entourage) dolduruyor. Lauren Wintour’un aynı adlı kitabından uyarlanan film, tıpkı kitapta da olduğu gibi oldukça eğlenceli ve sürükleyici bir anlatıma sahip. Sıradan bir genç kızın, kendini ispat etmek ve bulunduğu dünyaya adapte olabilmek için geçirdiği evrim ise Anne Hathaway tarafından başarılı bir şekilde ekrana yansıtılıyor. Hathaway’in, rolüne hazırlanmak için New York’ta bir müzayede salonunda bir hafta boyunca gönüllü olarak asistanlık yaptığını da es geçmemek gerek. Meryl Streep’in olağanüstü oyunculuğu ise bu kadının neden on yedi kez Oscar’a aday gösterildiğini bir kez daha gözümüze sokuyor. Miranda Priestly rolü de Meryl Streep’e bu onyeni adaylığından birini getirdi.
‘The Devil Wears Prada’, moda ve medya devleri tarafından çizilen ‘büyülü dünya’nın sadece bir imajdan ibaret olduğunu gösteriyor. ‘The Devil Wears Prada’, moda dünyasının şeytani yüzünü gözler önüne sererken bizleri de New York ve Paris’in nefes kesen manzarasından mahrum bırakmıyor.
Kim bu Miranda Priestly?
Film, bir dönem Anna Wintour’un da asistanlığını yapmış olan eski gazeteci Lauren Weisberger’in aynı adlı kitabından uyarlandı. Weisberger kitabı sadece Vogue’da yaşadıklarından hareketle yazmadığını söylese de Wintour ve Miranda’nın ortak yönleri hayli dikkat çekici. Wintour’la çalışanlar verdikleri röportajlarda, onun Miranda’nınkine benzer çalışma prensipleri olduğunu söyledi. Filmde Mirand

İyi şanslar dostum


İYİ ŞANSLAR DOSTUM!
Jessica Alba ile Dane Cook’u bir araya getiren romantik komedi “Good Luck Chuck,
birlikte olduğu kadınları bir türlü elinde tutamayan, sonsuza dek lanetlendiğine inanan
Charlie’nin eğlenceli hikâyesi…
Charlie’nin bir derdi var. Birlikte olduğu bütün kadınlar ondan ayrıldıktan sonra gerçek aşkı buluyor ve soluğu nikâh masasında alıyor.
Charlie ise bu durumdan son derece mustarip… Genç, yakışıklı, hali vakti yerinde, yani bir kadının isteyebileceği türde,
kriterleri karşılayan bir erkek… Lakin bir türlü kız arkadaşlarını elinde avucunda tutamıyor.
İşin kötü yanı, kadınlar arasında bir kasırga hızıyla yayılan “Charlie’yle çık, hayatının aşkını bul” dedikodusundan sonra kadınlar için Charlie, evlilikten önceki son adım olarak nam salıyor. Bunun nesi kötü diyenleriniz olacaktır. Başta Charlie de kendisine doğru akan kadın selini görünce bunu bulunmaz bir avantaj olarak algılıyor. Ne var ki karşısına kaybetmek istemediği bir kadın çıkınca fikrini değiştiriyor ve üstündeki laneti atmanın yollarını aramaya başlıyor. Hem de son derece deneysel ve bir o kadar da eğlenceli yöntemlerle… Gelin, filmin hikâyesine kısaca göz atalım:
Charlie’nin paradoksu
Yıl 1985… 12 yaşındaki Charlie bir partide oynanan şişe çevirmece oyununda Anisha adındaki bir kızın istediklerini yapmadığı için sonsuza dek lanetlenir: Sevdiği bütün kadınlar onu terk edecek, hemen sonra hayatlarının aşklarını bulacaklardır.
Yıllar sonra otuz yaşlarındaki Charlie, yakışıklı ve bekâr bir diş hekimidir. Plastik cerrah olan çocukluk arkadaşı fırlama Stu ile yan yana ofislerde çalışmaktadır. Charlie son kız arkadaşı Carol tarafından yeni terk edilmiştir. Bir düğünde deniz biyologu Cam ile tanışır. Son derece güzel ve arkadaş canlısı olan Cam, sakar olduğu kadar da sevimli bir kadındır. Charlie’nin gününü gün eden bir playboy olduğunu düşündüğü için başta teklifini reddeder. Ancak daha sonra Charlie ile çıkmaya ikna olur.
Bu sırada Charlie’nin şehirdeki kadınlar arasında şöhreti doruğa çıkmıştır. Hayatlarının aşkı ile tanışıp evlenmek isteyen bütün kadınlar, Charlie’nin kapısında kuyruğa girmiştir. Charlie ise, Cam’den çok hoşlandığı halde bu kadın seline karşı koyamaz. Ancak Charlie bir süre sonra çok kadının hiç kadın olduğunu kavrayacaktır. Ne var ki çok hoşlansa da Cam’le yakınlaşmaktan kaçınır çünkü onunla yatarsa, Cam’in hayalindeki erkeği bulmak için onu terk edeceğine neredeyse emindir. Charlie bu paradoksu çözmek için acilen harekete geçecek, üstüne yapışan laneti atıp Cam’le hayatını birleştirmek için önce geçmişten birini, onu lanetleyen Anisha’yı ziyaret edecektir.

Bebek-liyoruz


Bebek-liyoruz
Çocuk sahibi olmaya karar veren beş çiftin büsbütün değişen hayatlarının büyülü, tuhaf, eğlenceli anlarına tanık olmaya ne dersiniz?
“Çocuk sahibi olmak” bir çiftin hayatını derinden etkileyecek en büyük kararlardan biri. Her şeyden önce “aşkınızın meyvesinin” gelişi, eski yaşantınıza veda etmek demek. Bundan sonra her anını baş başa geçirdiğiniz günlere, iki kişiden oluşan huzurlu yaşantınıza elveda deyin; çünkü artık atacağınız her adımda önceliğiniz o olacak.
Aslında bu açıdan bakınca çocuk sahibi olmak pek de akıl kârı görünmüyor öyle değil mi? Hele hele de “hamilelik” denen o sıkıntılı sürece katlanmak! Bedeniyle barışık bir kadın için bile bambaşka bir sınav hamilelik. Günler günleri kovalarken büyüyen bir göbek, vücuttaki değişimler ve endişeli bekleyişle mücadele etmek hiç de kolay değil. Baba adayı için de durum pek farklı sayılmaz. Yeni misafirin bütçede açacağı gediğe mi kafa yorsub, hamile eşinin kaprisleriyle mi baş etsin?
Biricik bebeğiniz bu dünyada mutluluğunuzu perçinleyecek en mucizevî güzellik olmasa bunların hiçbirine katlanmazdınız. Ama elbette hepsi de bebeğinizi kucağınıza aldığınızda unutacağınız sıkıntılar. Peki, o mutlu kavuşma anına kadar sizi neler bekliyor? What to Expect When You’re Expecting işte bu sevimli serüvenlere göz atıyor ve ebeveyn olma yolunda tecrübe edeceğiniz ilginç olayları eğlenceli bir üslupla anlatıyor. Tüm dünyada 35 milyondan çok satan ve halen hamile kadınların başucundan eksik olmayan kitap serisinin ilk romanı olan “Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler”den uyarlanan film, beş çiftin ebeveynlik yolunda atlattıkları badirelere odaklanıyor. Kalabalık kadrosuyla dikkat çeken film birçok ünlü oyuncuyu bir araya topluyor. Jennifer Lopez, Dennis Quaid, Elizabeth Banks, Chace Crawford, Anna Kendrick, Chris Rock bu isimlerden birkaçı… Gelin beş çiftimizin hikâyesine şöyle kısaca bir göz atalım.
Jules ve Evan
TV'de oldukça popüler bir sağlıklı yaşam programında boy gösteren spor hocası Evan (Matthew Morrison) ve profesyonel bir dansçı olan sevgilisi Jules (Cameron Diaz) beş çiftimiz arasında sürpriz hamilelikten en çok etkilenen çift oluyor. Jules’in tesadüfen hamile kalması hayli aktif meslek hayatları olan çiftin yaşamlarını yeniden gözden geçirmelerine neden oluyor.
Holly ve Alex
Fotoğrafçı Holly (Jennifer Lopez) ve müzisyen Alex (Rodrigo Santoro) birkaç yıllık evli bir çift. Her ikisi de hayatın güzelliklerinin tadını çıkarmayı seven, özgür ruhlu karakterler. Çocuk yapmaya karar vermelerine rağmen başarısız olunca evlatlık almaya karar veriyorlar. Holly’nin hamile kalamıyor olmanın verdiği üzüntüyle evlatlık bebekleri için eksiksiz ve mükemmel bir hayat kurma çabası, büyümekten ve baba olmaktan korkan Alex’i geriyor.
Wendy ve Gary
Wendy de (Elizabeth Banks) Holly gibi kısırlık sorunuyla boğuşuyorr. Wendy ve kocası Gary (Ben Falcone) büyük bir dikkatle tuttukları takvim sayesinde başarılı olunca, ondan mükemmel bir anne adayı olması bekleniyor. Zira Wendy bebek bakımı konusunda anne adaylarına tavsiye veren bir uzman. Ne var ki hamilelik kendi başına gelince Wendy tamamen dağılıyor. İyi ki yanında onun bütün kaprislerini ve krizlerini olgunlukla karşılayan Gary var.
Ramsey ve Skyler
Gary’nin NASCAR pilotu olan babası Ramsey (Dennis Quaid) ve genç karısı Skyler (Brooklyn Decker) ikiz bekliyorlar. Babalık konusunda tecrübeli olan Ramsey hayli özgüvenli bir karakter. Skyler’ın hamileliği ise sorunsuz geçiyor. Skyler’ın düzgün fiziğini koruması, kendini harika hissetmesi ve hiçbir sorun yaşamaması Wendy ve Gary’nin biraz gerilmesine neden oluyor.
Rosie ve Marco
Rosie (Anna Kendrick) ve Marco (Chace Crawford) birbirlerine rakip iki hırslı şef. Tek gecelik bir kaçamak sonunda Rosie’nin beklenmedik şekilde hamile kalması ikisi için de büyük sürpriz oluyor. Rosie, Marco’nun önlerindeki süreç için bir plan yapmasını isterken ebeveyn olmaya henüz hazır olmayan Marco’un bu haberi hazmetmeye çalışması ikisini de strese sokuyor

Usta Kubrick'ten savaşa hayır


Usta Kubrick'ten savaşa hayır!
Stanley Kubrick’in 1987 yılında çektiği savaş karşıtı Full Metal Jacket’ı izlemeden önce, yönetmeni ve sinema sanatına getirdiği yenilikleri hatırlayalım…
Stanley Kubrick sinema tarihinin en önemli sinemacılarından biridir. Önemli olduğu kadar da ilginç hatta eksantrik bir sanatçıdır. Bu nedenle 2001 yılında onun hakkında çekilen Stanley Kubrick: A Life in Pictures belgeseli son derece ilgi çekicidir, göz kırpmadan izlersiniz.
Önümüzdeki yıllarda da onun hakkında yeni belgeseller çekileceğine hiç şüphe yok. Ama bir gerçek var ki, hiç biri 2008 yılında Jon Ronson tarafından çekilen Stanley Kubrick’s Boxes isimli belgesel kadar çarpıcı olmayacaktır. Çünkü bu belgesel yönetmenin hangarı andıran deposuna çeviriyor kamerayı ve bize Kubrick’in akıllara zarar kutularını gösteriyor.
O kutularda neler yok ki? Filmlerin ön hazırlık aşamalarında çekilmiş binlerce mekan ve dekor fotoğrafları, hayran mektupları ve daha neler neler.
Aşırı mükemmeliyetçi ve disiplinli oluşuyla bilinen yönetmenin, kendisine gelen mektupları bile kategorize ederek arşivlediğini biliyor muydunuz? Eğer bu belgeselde konu edilen kişi Stanley Kubrick olmasaydı, belgeseli izledikten sonra bir delinin hem de katıksız bir delinin belgeselini izlediğimizi düşünebilirdik.
Peki onu anlatmaya nereden başlamalı?
Stanley Kubrick’in beyazperdenin önemli hikâye anlatıcılarıyla ortak bir özelliği vardır. Kubrick kariyeri boyunca iyi hikâyelerin izini sürdü ve önemsediklerinin beyazperde adaptasyonlarını çekti. Lolita bir Vladimir Nabokov uyarlamasaydı. Bilimkurgu filmi 2001: A Space Odyssey, Arthur C. Clarke’ın kısacık bir hikâyesinden uyarlandı.  Türler üstü bir film olan A Clockwork Orange ise Anthony Burgess’ın ‘tokat gibi’ eserinden uyarlanmıştı. Tabii ki Shining’in çıkış noktası olan Stephen King romanını da unutmamak lazım…
Türünün önemli örnekleri arasında yer alan bu eserleri uyarlarken, sadece bir hikâye anlatıcısı olarak kalmaması ise onu diğerlerinden ayırıyordu. Kubrick ele aldığı hikâyeyi filmleştirirken, en ince ayrıntısına kadar hesaplanmış bir dünya kurardı. Bu dünyanın kusursuz olması için kamera önüne geçen oyuncudan en iyi performansı alabilmek için yüzlerce kez tekrar yapardı (bu duruma isyan eden oyuncular da oluyordu haliyle). Kubrick tür sinemasını çok önemsemiş ve bilim kurgu/korku gibi türlere damgasını vuran, türü temize çeken filmlere imza atmıştı.
SAVAŞAN İNSANIN PSİKOLOJİSİ
Stanley Kubrick 1980 yılında tüm zamanların en iyi korku filmleri arasında kabul edilen The Shining’i çektikten sonra, uzun bir hazırlık sürecine başlar ve 1987 yılında Full Metal Jacket’ı çeker. Bu defa savaş filmleri içinde bir alt tür olarak kabul edilebilecek ‘Vietnam savaşı filmleri’ türünde kabul edilebilecek bir film ortaya koyar. Ama Kubrick’in derdi daha çok savaşın insan psikolojisi üzerindeki etkilerini incelemektir.
İki bölümden oluşan Full Metal Jacket’ın ilk bölümü bir grup gencin savaşa hazırlanma süreçlerini ortaya koyar. Sert bir komutan (kusursuz performansıyla R. Lee Ermey) önderliğinde gençler duygularından, zayıflıklarından ve içlerindeki kuşkudan uzaklaşabildikleri oranda birer savaş makinesine dönüşürler. Bunu becerebilenler çoğunluktadır, ama beceremeyenler için eğitim öz yıkımla sonuçlanacaktır. Filmin ikinci yarısında ise dünün çocukları olan savaş makinelerinin savaşla imtihanını izleriz. En büyük sınavı savaş sahasında verirler
Kubrick, savaş karşıtı klasik bir savaş filmine imza atmamıştır. Alıştığımız şekilde savaşın kötülüklerini göstermekle kalmaz, savaşa yollanan/savaşan insanın geçirdiği değişimi de gözler önüne serer. Gözünü kırpmadan karşısındaki insanı öldürebilen askerin daha bir kaç ay önce masum bir çocuk olabileceğini hatırlatır. Savaş filmlerinden hoşlanmıyorsanız bile Full Metal Jacket’ı izlemeye çalışın; barışın ne kadar önemli bir kavram olduğunu bir kez daha anlayacaksınız

Bunun adı aşk savaşı


BUNUN ADI AŞK SAVAŞI
Çok yakın iki dost ve iş ortağı olan iki CIA ajanı aynı kadına âşık olursa ne olur? Reese Witherspoon, Chris Pine ve Tom Hardy'yi bir araya getiren This Means War, (İyi Olan Kazansın) düşman ülkeleri dize getiren iki azılı ajanın aynı kadını elde etmek için verdiği kıyasıya mücadeleyi anlatıyor.
“Supernatural”, “Nikita” gibi başarılı dizilerin de yapımcılığını üstlenen MCG'nin yönettiği This Means War, hem sıkı aksiyon içeren ajan filmlerinin takipçilerine, hem de tutkulu aşkları konu alan romantik komedi sevenlere hitap edecek bir film. This Means War, iki adam ve bir kadın arasında yaşanan bir aşk üçgenini anlatıyor. Fakat bu sefer durum biraz daha farklı, çünkü aynı kadın için çarpışan filmin iki esas adamı da CIA ajanı... Hal böyle olunca da rekabet farklı bir boyuta taşınıyor. Esas kızı kapmanın peşindeki ajanlarımız, casusluk becerilerini ve son teknoloji silahları bu sefer birbirlerini sabote etmek için kullanıyorlar. Elbette amaç rakibi alt edip, yarışta öne geçmek ve kızın kalbini çalmak. Er ya da geç içlerinden biri oyun dışı kalacak. Bakalım bu yarışın galibi kim olacak?
Savaş başlasın!
Sıkı dost olan iki CIA ajanı FDR Foster ve Tuck Hansen, önemli bir görev için Hong Kong’a giderler. Burada, kitle imha silahı satın almanın peşindeki uluslararası bir suçlu olan Karl Heinrich’in peşine düşecekler. Ancak operasyon sırasında işler çığrından çıkar ve Heinrich’in ağabeyi Jonas hayatını kaybeder. Operasyonu tamamlayan ajanlarımız Amerika’ya geri dönünce, patronları Collin sonları bir süreliğine sahadan çeker. Tam bir kadın düşkünü olan FDR gerçek hayatta kendini gemi kaptanı olarak tanıtarak kimliğini gizlemektedir. Katie adında eski bir eşi ve Joe adında küçük bir oğlu olan Tuck’ın düzmece mesleği ise seyahat acenteliğidir. Yalnızlıktan bunalan Tuck, online bir çöpçatan sitesine kaydolur ve bir şirkette ürün testi yapan Trish ile tanışır. Buluşan ikili güzel vakit geçirirler. Kısa bir süre sonra bir mağazada Lauren’ı gören FDR, kim olduğunu bilmediği güzel kadına kur yapar ve onu buluşmaya ikna eder. Ancak aralarında bir tartışma yaşanır. Bu sırada Lauren’ın eski erkek arkadaşı ve yeni nişanlısıyla karşılaşırlar ve Lauren, eski sevgilisine hava atmak için FDR ile tutkulu bir birliktelik yaşıyormuş gibi davranır. Bu sırada başta pek de hoşlanmadığı FDR’den etkilenen Lauren’ın kafası karışmıştır. Yakın bir arkadaşının tavsiyesi üzerine her ikisini de tanımaya karar verir. Bu sırada FDR ve Tuck aynı kadınla flört ettiklerini fark ederler ve aralarında bir anlaşma yaparlar. İkisi de onun için savaşacak ve sonunda iyi olan kazanacaktır. Elbette iki ajan da bu süreçte casusluk kabiliyetlerini konuşturmaktan geri durmazlar. Bu sırada Heinrich intikam için peşlerine düşmüştür ve Trish’in hayatı da tehlikededir.

Gerçek aşk işte böyle bir şey


Gerçek aşk işte böyle bir şey!
Mendillerinizi hazırlayın! 14 Şubat akşamı Moviemax Stars HD ekranlarında dokunaklı, hazin ve insanın içine işleyen bir aşk hikâyesi izleyeceksiniz.
Bir an için şiddetiyle, tutkusuyla, gücüyle insanı sarsan, sersemleten bir aşk düşünün. Zamana, kötü tesadüflere, mesafelere direnmiş; sahici ve tılsımlı bir aşk. Ne pahasına olursa olsun ayakta kalabilmiş, sadece kimi şanslıların kapısını çalan… “The Notebook” hepimizin hayalini kurduğu böylesi bir aşkın hikâyesini anlatıyor işte. Nicholas Sparks'ın romanından uyarlanan Nick Cassavetes'in yönettiği film, aşkın gücü ve anlamı üzerine etkili cümleler kuruyor. Başta zengin kızla, fakir oğlanın aşkı olarak başlayan hikâye, uzun yıllara yayılan destansı bir aşk öyküsüne evriliyor.
Noah ve Allie'nin aşkı bir yanıyla gerçekçi, bir yanıyla da son derece masalsı… 1940’lar ve bugün arasında gidip gelen aşk hikâyesi birçok karmaşık duyguyu aynı anda yaşatıyor ve insan kendini şu soruları sorarken buluyor: Gerçek aşkın karşısında ne durabilir? Ayrılık, hastalık, ölüm? Birbirine sonsuza dek bağlanmış iki insanın aşkı, fani dünyada “ölümsüzlüğü” yakalamak değil de nedir ki?
Aşkın ve bağlılığın gücü…
Ailesiyle birlikte Güney Carolina’daki yazlık malikânelerine gelen on yedi yaşındaki Allie, bir karnavalda şehrin yakışıklı delikanlılarından biri olan Noah ile tanışır ve ikili tutkulu bir yaz aşkına yelken açarlar. Noah, Allie’yi terk edilmiş bir eve götürür ve ona bir gün bu evi onun için satın alacağını söyler. Ne var ki saatlerdir Allie’den haber alamayan ailesi polis çağırmış, dört bir yanda genç kızı aramaktadır. Noah ve Allie şehre geri dönerler ve basit bir kasaba delikanlısı olan Noah’ı Allie’ye yakıştıramayan ailesi, bu aşkı engellemek için genç kızı da yanlarına alarak Charleston’daki evlerine dönerler.
Noah bir yıl boyunca her gün Allie’ye mektup yazar, ancak Allie’nin annesi Anne, bu mektupları kızından saklar. Her ikisi de olanlardan habersizce birbirinden ümidi keser ve kendi yaşamlarına devam etmeye karar verirler. Noah, İkinci Dünya Savaşı’nda savaşmak için orduya yazılır. Allie ise yaralı askerlerin tedavi edildiği bir hastanede gönüllü olarak çalışmaya başlar. Allie bu sırada yakışıklı, çekici ve zeki bir genç avukat olan Don ile tanışır ve nişanlanır. Noah savaştan dönmüş, babasının bıraktığı mirasla yıllar önce Allie için alacağına söz verdiği evi satın almıştır. Bu sırada Allie gazetede Noah’ın evi satın alıp yenilediği haberini okuyunca Seabrook’a Noah’ı ziyaret etmeye gider. Yıllar sonra aralarındaki aşk yeniden alevlenecektir.
“The Notebook” 1940’lardan günümüze uzanan ve bazı anlarıyla hayli dokunaklı bir aşk hikâyesi… Aşk, bağlılık, hafıza ve anılar hakkında tanık olacağınız en güzel öykülerden birini anlatıyor. Filme adını veren not defterinin de hayli önemli bir işlevi var ama dilerseniz bu ayrıntıyı buradan paylaşmayalım. 14 Şubat gecesi sevgilinize sarılarak izlemenizi şiddetle tavsiye ediyoruz.

Tazmanya'nın vahşi doğasında


Tazmanya'nın vahşi doğasında
Tazmanya ormanlarında geçen “The Hunter”, nadir bir kaplanın izini süren bir ödül avcısının başından geçenleri anlatırken, çevreci mesajları ile de dikkat çekiyor.
The Hunter zümrüt ormanları, çetin kayalıklarıyla Tazmanya adasının vahşi doğasından manzaralar sunan harikulade bir sinematografi vaat etmiyor sadece… Ormanın derinliklerine indikçe çok katmanlı bir hikâyenin yapraklarını da birer birer açıyor. Hikâyenin merkezinde, nadir bulunan bir kaplanın peşinde bu vahşi adaya sürüklenmiş, emekli asker Martin var. Kendisini üniversitede araştırma görevlisi olarak tanıtsa da aslında biyolojik silah üreten bir şirket için Tazmanya kaplanının izini sürüyor.
En son 1930’larda görünen, ancak hâlâ ormanın derinliklerinde yaşadığına inanılan bu çok özel kaplanınsa eşsiz bir özelliği var. Avını doğal bir çeşit anestezi ile sersemletebiliyor. Martin’in ümidi ise bu kaplanı bulmak, canlı olarak yakalamak ve alacağı örnekleri şirkete göndererek dolgun bir ücretin üstüne konmak… Bu sırada hikâyemiz kayıp bir zoolog, zoologun çaresiz ailesi, ekmek paralarının peşindeki keresteciler ve Tazmanya ormanlarını kurtarmak için savaşan çevreciler ekseninde şekilleniyor ve ortaya ekolojik gerilim olarak adlandırabileceğimiz değişik türde bir film çıkıyor. Doğaya karşı insanın mücadelesini izlerken, bir yandan da başkahramanın yalnız bir avcıdan, kol-kanaat geren bir koruyucuya dönüşme öyküsünü de izliyoruz. Julia Leigh’in dokuz dile çevrilen çok satan romanından uyarlanan Avustralya yapımı filmde, Martin rolündeki Willem Dafoe eşsiz performansıyla yapımı daha da yukarı taşıyor.
Tazmanya kaplanının peşinde…
Emekli bir asker olan avcı Martin David, eski bir arkadaşı vasıtasıyla dolgun ücret sunan bir iş alır. Red Leaf adındaki bir biyo-teknoloji şirketi, neslinin tükendiğine inanılan Tazmanya kaplanının yeniden görüldüğüne dair önemli ipuçları elde etmiştir ve Martin’den istedikleri, bu çok özel bir yeteneğe sahip olan canlıyı bulup doku ve organ örnekleri almasıdır. Şayet görevi başarıyla noktalandırırsa geride kalan bütün Tazmanya kaplanlarını da öldürmesi gerekmektedir ki böylece örnekler başka şirketlerin eline geçmesin…
Bu görevi tek başına yürütmeyi kabul eden Martin, üniversitede çalışan bir biyolog kılığında, Lucy Armstrong’un Tazmanya ormanındaki ne elektriğin ne de sıcak suyun olmadığı evine yerleşmek zorunda kalır. Ancak büyük bir aile trajedisinin üstüne geldiğini fark edecektir. Lucy’nin zoolog olan kocası uzunca bir süredir kayıptır ve kadın bütün gününü sakinleştiriciler kullanıp uyuyarak geçirmektedir. Martin burada Lucy’nin çocukları Sassy ve Bike ile arkadaş olur. Ancak kasabaya indiği sırada, bölgenin yerlileri tarafından pek de hoş karşılanmaz ve hatta sonunun Lucy’nin kocası gibi olmasını istemiyorsa evine dönmesi gerektiği söylenerek tehdit edilir. Martin bir yandan ormanın derinliklerinde Tazmanya kaplanının izini sürerken, bir yandan da Armstrong ailesiyle günden günden daha da yakınlaşmaktadır. Ancak Red Leaf şirketi, bir an önce somut birtakım sonuçlar beklemekte ve Martin’i de sıkıştırmaktadır. Lucy’nin kocas

Yoldan çıkan gençler!


Yoldan çıkan gençler!
Bu ay Moviemax kanallarında gençler yoldan sapıyor… Kötü alışkanlıklar, çığrından çıkan olaylar ve ibretlik hikâyeler anlatan bu filmler kaçmaz!
Şu bir gerçek ki sinema için kötü alışkanlıklar iyi bir malzeme. Kumar, uyuşturucu, tütün ve daha birçok bağımlılık yapan madde ya da alışkanlık, gerçek hayatta olduğu gibi, filmlerdeki yerini de alıyor. Amaç bazen anlattığı hikâyenin dramatik gücünü artırmak, bazen hayranlık uyandıran “anti-kahramanlarını” gerçekçi kılmak… Elbette burada esas mesele özendirici bir tavır takınmamak… Kahramanların yoldan çıktığı, trajik sonuçlara sürüklendiği hikâyeleri düşününce, sinemanın bu açıdan teşvik etmekten uzak bir duruş sergilediği ortada...
Sinemada kötü alışkanlıkların işlendiği en çarpıcı filmlere göz atmadan önce, gelin bu ay Moviemax kanallarında yoldan çıkan gençlerin trajik maceralarını anlatan iki filme kısaca göz atalım…
PROJECT X
Parti çığrından çıkıyor!
Üç liseli Thomas, Costa ve J.B., Thomas’ın ailesi hafta sonu için şehir dışına gitmesini fırsat bilerek bir parti düzenlemeye karar verirler. Okulda pek de popüler olmayan üç genç, partiye kimsenin gelmeyeceğinden korkup yerel bir radyoya da ilan verirler. Parti saati geldiğinden şehrin bütün gençleri Thomas’ın evine akmıştır. Tanımadıkları birçok insanın da geldiği parti arka bahçeden evin içerisine taşar. İlerleyen saatlerde akıllarına bile gelmeyecek bir sürü hadise onları beklemektedir. Komşularla, polisle ve uyuşturucu mafyasıyla başları derde girecektir.
12 Ocak Cumartesi 02.45
29 Ocak Salı 00.40
LONDON
İçki masasında aşk masalları…
Syd, yoğun miktarda alkol ve uyuşturucu tükettiği bir gecenin ardından aldığı bir telefonla zor da olsa ayılmıştır. Kendisini terk eden kız arkadaşı London, yeni sevgilisiyle Kaliforniya'ya taşınmaktadır ve onun için aynı gece bir veda partisi düzenlenecektir. Syd dostu Bateman'ı da yanına alarak davet edilmediği halde partiye gider. Burada kendilerini banyoya kapatıp bir yandan kokain çeker, bir yandan da tekila içerler. Bu sırada aşk, seks, kadınlar ve acı hakkında felsefi bir muhabbet başlar ve çok geçmeden yanlarına Maya ve Mallory adında iki kadın da katılır. Bu sırada London partiye gelmiştir.  
Moviemax Festival
11 Ocak 2013 Cuma 00.45
SİNEMADA BAĞIMLILIKLAR
Sinemada karakterleri çöküntüye sürükleyen kötü alışkanlıkları anlatan sayısız film listelenebilir. Bizse sizin için en çarpıcı olanlarını seçerek mini bir rehber hazırladık.

Dostluğun kutsal bağı


Yıllardır geçinemeyen bir anneyle kızı arasındaki gerilim had safhaya erişince, annenin kan kardeşleri “Ya-Ya Kız Kardeşliği” çetesi devreye girer ve anneyle kızın ilişkisini onarmak için geçmişin tozlu sayfalarını açarlar.
Anne kız çekişmesi bir klasiktir. Özellikle kız ergenlik dönemindeyse büyük ölçekli anne-kız kavgalarının patlak vermesi kaçınılmaz gibidir. Peki, nedir anneyle kızın ilişkisini krize sürükleyen nedenler? Kız cephesinden bakalım: Buluğ çağı, büyüme sancıları, kendini ispat etme çabası… Anne cephesindeyse; aşırı koruma içgüdüsü, otoriterlik, sert tutum aradığımız sebepler olabilir. Lakin kapsamlı bir analiz yapmaya kalksak muhtemelen yaz yaz bitiremeyeceğimiz yüzlerce neden sayabiliriz. Fakat genellikle bu geçinememe durumu, annenin korumacı doğası karşısında, kızın özgürlüğünü ilan etme çabası sonucu doğar.
Bu ay Moviemax Stars HD’de izleyeceğiniz Divine Secrets of the Ya-ya Sisterhood filminde ise anne Viviane ve kızı Siddalee arasında ezelden beri hüküm süren bir çekişmenin eğlenceli hikâyesini izlerken geçmişe uzanacaksınız. Ergenlik yılları çoktan geride kalmasına rağmen hâlâ süren bu sancılı ilişkiyi onarmaksa annenin evladiyelik arkadaşlarına düşüyor. Üstelik bu arkadaşlar sadece yılların kadim dostu değil, aynı zamanda birbirlerine sonsuza kadar destek olacaklarına dair söz veren, gençken birlikte bin bir çılgın macera yaşamış, görüp görebileceğiniz en renkli, eğlenceli ve yaman tiplerden oluşan bir kız çetesi…
ABC ve CBS kanallarına televizyon oyunları yazan Rebecca Wells’in New York Times'ın çok satanlar listesinde ilk sıraya kadar yükselen romanından uyarlanan film, Türkçe’ye de “Dostluğun Kutsal Bağı” adıyla çevrilmişti. Sinemanın kült klasiklerinden Thelma ve Louise’in yazarı Callie Khouri’nin ilk yönetmenlik denemesi, Sandra Bullock, Ellen Burstyn ve Ashley Judd gibi oyuncuları bir araya getirdi. Sanat yönetimiyle göz dolduran film, anne, kız, dost ve eş olmanın anlamını sorgularken, 1934-1993 yılları arasında Amerika'nın güney eyaletlerindeki renkli yaşama da bakış atıyor:
Geçmişin tozlu sayfalarında…
Oyun yazarı Siddalee “Sidda” Walker, yeni yazdığı bir oyunla ilgili New York Times muhabirine verdiği bir röportajda annesiyle her zaman inişli çıkışlı bir ilişkileri olduğunu anlatan samimi bir itirafta bulunur. Ne var ki fırsatçı muhabir bu sözleri biraz süsleyerek, biraz da abartarak Siddalee’nin yeni oyununu kaleme alırken kendi trajik çocukluğundan ilham aldığını yazınca, Siddalee ve annesi Vivianne (Vivi) arasındaki ipler iyice koar ve anne- kız karşılıklı savaş ilan ederler.
Bu sırda devreye Vivi’nin kadim dostları Ya-Ya Kızlar Çetesi girer. 70’lerini deviren ve birlikte birçok badire atlatan çetenin Vivi haricindeki üyeleri Teensy, Necie ve Caro, artık bu gidişata bir dur demek gerektiğine karar verirler. Anne-kızı barıştırmaya kararlıdırlar. Sidda’yı bir “operasyonla” apar topar Louisiana’ya kaçırırlar. Sidda’ya annesinin ne kadar zor bir gençlik geçirdiğini anlatırlar. Vivi, üvey babasıyla büyümüş ve kıskanç annesi yüzünden birçok haksız suçlamayla karşılaşmıştır. Ardından II. Dünya Savaşı sırasında tek gerçek aşkı olan James "Shep" Walker’ı savaşta kaybetmiştir. Ya-ya’lar, bütün bunların yanında Sidda’ya kutsal kardeşlik çetelerine ait çok özel sırların yer aldığı bir defter verirler. Ne var ki Sidda, bütün bu duyduklarından sonra biraz da olsa yumuşasa da yine de annesinin bütün bu olanları ondan ve kardeşlerinden çıkarmasına hâlâ içerlemektedir. Ya-ya’larsa son çare olarak Vivi’yle ilgili başka hiç kimsenin bilmediği o en büyük sırrı paylaşmak zorunda kalacaklardır.

We Bought A Zoo


We Bought A Zoo”, karısını kaybeden iki çocuklu bir babanın yeniden yaşama tutunma hikâyesi… Tesadüfler sonucu bir hayvanat bahçesi işletmeye başlayınca birbirlerine yeniden kenetlenen aile bireylerinin macerası gerçek bir yaşam öyküsünden ilham aldı. Matt Damon, Scarlett Johansson gibi yıldızları buluşturan film, genç yetenekleriyle de göz dolduruyor.
Oscar ödüllü yönetmen Cameron Crowe’un Elizabethtown’dan sonra çektiği ilk sinema filmi olan “We Bought a Zoo”, her açıdan tam bir sömestr filmi… Temelde, aile bağlarının önemi ve aile bireylerinin birbirlerine verdiği destekle nasıl her şeyin üstesinden gelebileceklerini anlatıyor. Öte yandan ekonomik sıkıntılar yaşayan bir hayvanat bahçesini ayakta tutmaya çalışan bir grup idealist insanın iyi niyetli çabası ve filizlenen iki taze aşk da keyifle izlenen yan hikâyeler…  Elbette film boyunca arzı endam eden deve, ayı, aslan, kaplan, yılan, baykuş gibi varlıklarıyla filme ayrı bir renk katan birbirinden güzel hayvanları da unutmayalım.
Gerçek bir yaşam öyküsü…
We Bought a Zoo, Benjamin Mee’nin anılarından ilham alıyor. Filmde geçen hayvanat bahçesinin aslı, İngiltere’deki “Dartmoor Zoological Park”… 1968’de açılıp 2006’da kapandıktan sonra Mee ailesi tarafından satın alınıyor. Crowe ise İngiltere’de geçen hikâyeyi Güney Kaliforniya’ya taşıyor ve hikâyeye kötü kalpli bir adamla iki aşk hikâyesi ekliyor. Eleştirmenlerden de olumlu dönüşler alan filmde başrol için başından beri Matt  Damon’ı düşünen Crowe, yıldız oyuncuyu şahsen ikna etmek için “True Grit” setine kadar gidiyor. Damon’a senaryoyla birlikte 1983 yapımı “Local Hero” filminin CD’sini ve çekmeyi düşündüğü film için bestelediği şarkıları da teslim eden Crowe bir de not düşüyor: “Sadece senaryoyu okuyup karar verme”…  Müziklerden hayli etkilenen Damon projede yer almayı kabul ediyor.
Yastaki ailesi ve kendisi için bir çıkış yolu arayan yalnız baba temasını işleyen film, akıllara Oscar ödüllü “The Descendants” filmini getiriyor. Alexander Payne’nin çektiği, başrolde de George Clooney’nin yer aldığı filmi şubat ayında Moviemax Premier HD ekranlarında izleyebileceğinizi belirtelim. Aynı temaya daha matrak bir yorum getiren “Sons of Norway” ise Moviemax Festival ekranlarında yayınlanmıştı. Henüz izlemediyseniz şubat ayında da aynı kanalda yayınlanmaya devam edeceğini hatırlatalım ve gelelim “We Bought A Zoo”nun konusuna:
Yalnız bir babanın mücadelesi…
Egzotik ülkelerde haber kovalayan başarılı bir gazeteci olan Benjamin Mee’nin konforlu hayatı evi ve aileyi çekip çeviren karısı Katherine’in ani ölümüyle sarsılır. Acı kaybının yasını tutan yalnız baba iki çocuğuyla birlikte her şeye yeniden başlamak için şehirden kırsala taşınmaya karar verir. Ergenlik çağındaki problemli oğlu Dylan ve küçük kızı Rosie için en iyisinin şehir hayatından uzaklaşmak olduğunu düşünmektedir.
Güney Kaliforniya’da en yakın kasabaya 9 kilometre uzaklıkta olan ve içinde küçük bir hayvanat bahçesi olan bir malikâne satın alır. Böylece, dünyevi meşgalelerle uğraşırken yas sürecini tamamlayıp tazecik yeni bir hayata merhaba diyecekleri maceralı yeni döneme adım atmış olurlar. Bu yeni yaşamlarında huzuru, aşkı bulacaklar; yeniden aile olmanın önemini kavrayacaklardır

Yeni Nesil 3D


Yeni Nesil 3D Nedir ?
Bugüne kadar evinizde izlediğiniz 3D yayınlar, standart televizyonlarla ve renkli gözlüklerle (örneğin kırmızı-mavi gözlük) izleyebildiğiniz, ‘Anaglif’ adı verilen yayın teknolojisiyle gerçekleştiriliyordu. Anaglif yayın, 3D hissini vermekte yetersizdi. Yeni Nesil 3D ise, anaglif’ten farklı olarak, 3D uyumlu televizyonlar için Türkiye’de ilk defa Digiturk ’ün sağladığı bir yayın tekniğidir.
Nasıl Çalışır?
Sinemalara izlediğiniz gerçek 3D yapımlar, insan gözünün normalde gördüğü gibi, çift kamera sistemi ile sol ve sağ olmak üzere 2 farklı açıdan çekilir. Bu içerikler, Yeni Nesil 3D yayın sistemi vasıtasıyla evinize ulaştırıldığında, evinizde kullandığınız 3D TV ve bu TV’ye ait özel gözlük sayesinde çekim sırasında elde edilen sol görüntünün sadece sol gözünüze, sağ görüntünün ise sadece sağ gözünüze gözükmesi sağlanır. Yani sol gözünüz kameranın sol objektifi, sağ gözünüz ise kameranın sağ objektifi yerine geçer ve bu sayede kendinizi çekim yapılan ortamda hissedersiniz. Kullanılan bu üstün teknik sayesinde Türkiye’de ilk defa Digiturk’ün sunduğu Yeni Nesil 3D, gerçek üç boyut deneyimini evinizde yaşamanızı sağlar.
Bu arada aklınızda bulunsun, piyasadaki tüm 3D TV modelleri DIGITURK 3D yayınıyla tamamen uyumlu. Digiturk ’ün gerçekleştirdiği yayın ‘Yan-Yana’ (Side-by-Side) formatında. Yayını izleyebilmek için 3D TV’nizin 3D modunu açmanız ve ‘Yan-Yana 3D’ formatını seçmeniz yeterli olacak. Yeni nesil 3D’de gözlük 3D TV setinin bir parçasıdır. Bu nedenle gözlüğünüzü televizyon setinize göre seçmeniz gerekecek.
Bu arada 3D TV setinizi alırken ihtiyacınız kadar gözlük edinmenizde de fayda var.


15 Şubat 2013 Cuma

Team Umizoomi


Bu ekibi hiçbir zorluk yıldıramaz.  yeni maceralarının ilkinde yağmur sırasında yuvası ıslanan kuşlara yardım ediyor. Sonraki bölümde bir çiftliğe giderek burada büyümek isteyen bir at için sihirli nalları arıyorlar. Umizoomi ekibi daha sonra spor karşılaşmalarına katılıyor ve robot takımına karşı başarılı olmak için çalışıyorlar

Süper kahraman


Süper kahraman olmak kolay mı? Koca şehri koruyacaksınız, canınız pahasına kötü güçlerle uğraşıp masumların hayatını kurtaracaksınız. Üstelik de tüm bunları kimliğinizi gizleyen bir maske takıp kostüm giyerek yapmak zorundasınız. Bir yandan da normal bir genç gibi ödev yapıp arkadaşlarınızla vakit geçireceksiniz... İşte yeni Örümcek-Adam serisi “Muhteşem Örümcek-Adam”ın Peter Parker’ı, tam bir yıldır böyle bir süper kahraman hayatı yaşıyor. Ancak o, hâlâ süper kahramanlığı öğrenme sürecinde...
Peki uluslararası casusluk örgütü S.H.I.E.L.D.’ın yöneticisi Nick Fury, Peter’a gerçek bir süper kahraman olabilmesi için eğitim görme şansı sunarsa… Bu sürecin sonunda ise Peter, ‘Muhteşem Örümcek-Adam’ olacak. Genç Peter Parker ve maskeli kişiliği Örümcek-Adam’ın serüvenlerini anlatan yeni seri, hem çok komik hem de size bol aksiyon vadediyor… Eğlenceyi kaçırmak istemiyorsanız, 1 Eylül’den itibaren XD ekranında olun!

Asteriks in hrika dünyası


Asteriks ve hepsi birbirinden sevimli arkadaşlarını bilmeyen mi var? Olsun, biz yine de JOJO’daki harika filmleri izlemeden önce kahramanları, nefis köyü ve gıcık Romalıları bir hatırlayalım mı?
Asteriks’in maceralarında, bir köy dolusu insanın Roma istilasına karşı verdiği mücadeleyi izleriz. İzleriz diyoruz ama başlangıçta sadece okuyorduk.
Goscinny ve Uderzu’nun yarattığı kahramanlar önce çizgi roman sayfalarında soluk alıp verdiler. Sonra çizgi filmler, sinema filmleri ve oyunlar geldi. Geldi de geldi.
Asteriks dünyasının başarısı üzerine çok yazıldı çizildi. Hatta meraklısına hatırlatalım, kitap raflarında Asteriks dünyasını ele alan kitaplar bile var. Konu hakkında derinlemesine bilgi edinmek isteyenler kaçırmasın, deriz.
Asteriks’in başarısının en büyük sebebi, serinin istisnasız tüm yaşlara sesleniyor olması. Küçükler için bolca eğlence ve aksiyon, yetişkinler için ise dünya tarihine göndermeler ve umut veren zaferler var. Bir köy dolusu sevimli insanın koskaca bir imparatorluğu inletmesi az şey mi?
[Kısaca ana karakterleri hatırlayalım mı?]
Asteriks: Zeki ve sevimli bir bücür. Beyin takımı. Takımı demek yanlış oldu, tek kişi aslında!
Oburiks: Aslında gerçek adı Obelix’tir. Midesine ve kankası Asteriks’e çok düşkündür. İksire hiç ihtiyaç duymaz, çünkü küçükken onun kazanına düşmüştür.
İdefiks: Oburiks’in köpeği. Zeka seviyesi ortalama bir insandan daha yüksektir.
Büyüfiks: Otların efendisi, son derece saygın bir büyücü


Moviemax Premier HD


Moviemax Premier HD’de izleyeceğimiz Chronicle, son yıllarda çekilmiş en yaratıcı ve orijinal bilim kurgu filmlerinden biri. Şüphesiz her yaştan izleyiciyi kolaylıkla kendine bağlayacaktır. Ama gençlerin bu filmi seveceğine hiç şüphemiz yok.
Hikaye ne?
Üç arkadaş, rastlantı sonucu bazı süper güçlere sahip olur. Başlangıçta ne yapacağını bilemez gençler. Sonra güçlerin iyice farkına varırlar ve onu yönetmeye başlarlar. Fakat içlerindeki bazı kötücül duygular da kendini güçle beraber göstermeye çalışacaktır. Yönetmeni
hatırlayamadım, kimdi?
Yönetmen koltuğunda 1984 doğumlu çıtır yönetmen Josh Trank var. Kendisi henüz yolun başında ve tank gibi güçlü bir yönetmen. Chronicle başarısından sonra kendisine gayet büyük projeler emanet edildi. Takipteyiz! Eleştiriler nasıl?
Gişesi iyi mi?
Chronicle’ın eleştiri karnesi çok başarılı. Bilim kurguya getirdiği orijinal bakış açısı ve yaratıcı estetiği nedeniyle takdiri-teşekkürü bol bir karnesi var. 12 milyon dolara çekilen yapım, 120 milyon dolar kazandırdı. Daha ne olsun?

Vampirler yakınlaştı


VAMPİRLER YAKINLAŞTI!
Müthiş bir finalin ardından merakla beklenen yeni sezon sonunda başladı. ABD’deki yayınından sadece 24 saat sonra izleyebileceğimiz “The Vampire Diaries”in geçmiş sayfalarına bir göz atalım – Zeynep Uluç
The Vampire Diaries Dizimax Drama HD - Her cuma 22.45 – AMERİKA’DAN 24 SAAT SONRA
Güzel kızların ve yakışıklı erkeklerin boy göstediği “The Vampire Diaries”, romantik bir vampir dizisi olarak hayatımıza girdi. Bölümler ilerledi, doğa üstü varlıklar çoğaldı, dengeler değişti... “The Vampire Diares” artık romantik bir vampir dizisi olmaktan çok daha ötede...
furyasının başlamasından bir yıl sonrasına denk geliyordu “The Vampire Diaries”in hayatımıza girmesi. Bu zamanlama, akıllara “Twilight özentisi bir dizi mi?” sorusunu getirdi. Ne var ki dizinin uyarlandığı ve dört ana kitaptan oluşan “The Vampire Diaries”, “Twilight”tan 14 sene önce yazılmış olup o türün ilk örneklerinden. Ailesini trafik kazasında kaybeden Elena’nın hikayesi bizleri vampirlerin, kurt adamların, cadıların ve nice doğaüstü varlıkların olduğu bir dünyaya soktu.
HİKAYE NASIL BAŞLADI?
İlk sezon daha çok Elena çevresinde gelişti. Güzel ve depresif kızımız, okula gelen gizemli ve yakışıklı Stefan’a aşık oldu ve sonrasında onun bir vampir olduğunu öğrendi. Üstelik kasabaya gelen tek vampir Stefan değildi. Stefan’ın oldukça çekici ama bir o kadar da zıt karakterli ağabeyi Damon da Mystic Falls’a teşrif buyuranlar arasındaydı. İki kardeş arasında oldukça karanlık bir geçmiş yatıyordu. Elena tam vampirlerin varoldukları gerçeğine alışmaya çalışırken, kendisine tıpa tıp benzeyen ve 1800’lü yıllarda yaşayan Katherine adında bir kadının foroğrafını buldu. İlerleyen zamanlarda Elena, iki kardeş arasındaki geçmişin Katherine’le olan ilişkisini öğrenecekti. Sezonun sonunda ters köşe yapan senaristler, Elena’nın kötü kalpli görsel ikizi Katherine’i oldukça ürkütücü bir şekilde hayatımıza soktular.

İkinci sezonu hatırlayacak olursak, olaylar bu sefer Katherine’e karşı diğerleri şeklinde geçti. Elena’nın arkadaşları daha çok ön plana çıkmaya başladı. Caroline, Bonnie, Tyler ve Matt’in çok önemli rolleri oldu bu sezon. Caroline vampir olurken Tyler kurtadam oldu. Bonnie ise gücüne güç katarak Bennet cadılarının şöhretinin hakkını verdi. Elena’nın kardeşi Jeremy ergenlikten çıktı ve bir yetişkin gibi davranmaya başladı. En önemlisi Damon’ın Elena’ya olan aşkı daha bariz bir hal aldı. Elena’nın sürekli “Her zaman Stefan olacak” demesine rağmen Damon’a olan davranışları, ikilinin fanlarına bir umut verdi. Sezonun bombası ise Kökenlerin ortaya çıkması oldu. Klaus adını ilk defa ikici sezonda duyduk. Güneş ve ay laneti adı altında yapılacak olan ayinin aslında Klaus’un kurtadam yönünü aktif hale getireceğini öğrendik. Böylece Klaus kendi ırkının, Melezlerin kökeni olacak ve kendi melez ordusunu yaratacktı. Sezon finalinde ise Damon’ı bekleyen kötü sürpriz hem panik hem de duygusal anlar yaşattı kahramanlarımıza. Kurt adam tarafından ısırılan Damon’ın ölmesi an meselesiydi. Ta ki kurt adam ısırığını iyileştirecek tek şeyin Klaus’un kanı olduğu ortaya çıkana kadar. Ne var ki, Klaus’tan Damon’ı iyileştirecek kanı almak, Stefan’ın bir çok şeyden vazgeçmesi demek olacaktı.
ÜÇÜNCÜ SEZON BAŞ DÖNDÜRDÜ

Üçüncü sezon, diğer sezonların aksine olayların oldukça hızlı geliştiği bir sezondu. Kalus’un geçmişi ve ailesi hakkında tahmin ettiğimizden daha fazla bilgi edindik. Bütün aile bireyleri tek tek ortaya çıktı. Klaus ve Stefan arasındaki ortak geçmiş bizleri 1920’lere götürdü. Kim bilebilirdi ki o naif, kibar Stefan’ın bir zamanlar lakabının “Karındeşen” olduğunu. Stefan, Damon’ı kurtarmak için kendini Klaus’a teslim ettiğinde, Elena’dan, Damon’dan ve sürdürmek istediği hayattan vazgeçmiş oldu. Elena, Damon ve Alaric her yerde Stefan’ın izini sürdüler. Stefan’ı kurtarma operasyonu esnasında gerçekleşen Damon ve Elena yakınlaşması düşünülenden daha ciddi oldu. Sezon sonuna yaklaşırken olayların daha da heyecan kazandığını gördük. Jeremy hayaletlerle iletişime geçebiliyorken, Tyler ise Klaus’un yarattığı ilk melez olarak ona olan efendilik bağından kurtulmaya çalışıyordu. Kökenlerle ilgili ortaya çıkan gerçek ise herkesi aynı noktada birleştirdi. Bir Köken öldüğünde, onun soyundan gelen bütün vampirler de onunla birlikte ölecekti. Bu da Klaus’un yaşaması gerektiği anlamına geliyordu. Alaric hakkında ortaya can sıkıcı gerçeklere bir de karanlık tarafa geçmesi eklendi. Bonnie, güçlerini doğaya karşı kullandı ki bu, önümüzdeki sezon onu adeta bir “Necromancer (ölüm büyüleriyle ilgilenen büyücü)” edasıyla gezerken görebileceğimizin sinyallerini veriyor.
YENİ SEZONDA MERAK DORUKTA
Sezon finali ise uzun süre hafızalardan silinmeyecek türdendi. Heyecanın bir dakika eksilmediği, gözyaşların sular seller gibi aktığı bir final oldu. Elena’nın Damon’la vedalaşması, arabalarının köprüden aşağı uçması, Damon’ın Elena’yı ilk gördüğü zamanı hatırlaması ve en önemlisi Elena’nın ölmesi, üstelik damarlarında vampir kanı varken. Kafalardaki en büyük soru ise “Elena vampir mi oldu?”. Bu sorunun cevabı, senaristlerin kitaba ne kadar bağlı kalacaklarına göre değişiyor. Kesin olan bir şey varsa o da vampir olsun ya da olmasın, Elena’nın artık normal bir insan olmayacağı.
NASIL VAMPİR OLDULAR?
Damon & Stefan

Damon ve Stefan için problem ilk başlarda aynı kadına aşık olmaktı. Vampirlerin ifşa edildiği ve konsey tarafından avlandığı bir dönemde aşık oldukları kadının vampir olması işleri daha da zor bir hale getirdi. Katherine, iki kardeşi de parmağında oynatırken bir yandan da onlara kendi kanını içirmekten eksik kalmadı. Damon ve Stefan’ın babası oldukça koyu bir vampir düşmanıydı. Salvatore kardeşler vampir avının başladığı gece Katherine’i kurtarmaya çalışırken babalarının tüfeğinden çıkan kurşunla hayata veda ettiler. Öldüklerinde vücutlarında Katherine’nin kanı olması onlar için yepyeni bir hayatın başlangıcı demekti. Artık yapmaları gereken tek şey, beslenerek dönüşümlerini tamamlamak ve yeni hayatlarına adapte omaktı.
Caroline
Gün ışığımız, neşe kaynağımız, ponpon kızımız dünyadan bihaber balolar düzenlerken, Katherine’nin kötü emellerine kurban gitti. Kurucular Günü partisinde yaşanan vampir avından kaçarken geçirdiği trafik kazası sonrası komaya giren Caroline’ı Damon’ın kanı iyileştirdi. O sıralar kasabaya yeni gelen Katherine, ilgiyi üzerine çekebilmek için Caroline’ı boğarak öldürdü. İnsan olarak geçirdiği hayatı boyunca tek derdi okul baloları, erkekler ve güzellik yarışmaları olan Caroline, bizi şaşırttı ve belki de dizide karşımıza çıkan en harbi ve sevimli vampire dönüştü.
Kökenler
Çok sevgili kökenlerimiz, cadı olan annelerinin yaptığı büyü sonucu vampire dönüştüler. Yaşadıkları kasaba kurt adamlarla dolu olduğundan anneleri Esther, ailesini korumak için onları vampire dönüştüren bir büyü yaptı. Bu şekilde çocukları olası tehditlere karşı kendilerini koruyabileceklerdi. Ne var ki durum Esther’in istediği gibi gitmedi ve yeniyetme vampirler adeta birer ölüm makinesine dönüştü. Gittikleri her yerde ya adam öldürdüler ya da kendileri gibi düzinelerce vampir yarattılar.
Alaric
Hayatımıza vampir avcısı olarak giren Alaric, zamanla Damon’ın en yakın arkadaşı ve Gilbert kardeşlerin koruyucusu haline geldi. Hop oturduk hop kalktık ona birşey olacak diye. Parmağına taktığı Gilbert yüzüğü biraz olsun içimize su serpse de, onu karanlık tarafa geçiren de bu yüzük oldu. Ölü kaldığı her dakika Esther, vampirlerin yok edilmesi konusunda Alaric’in beynini yıkamış. Alaric’in kendisinin bile bilmediği bir alt kimliği oluşmuş ki biz bunu çok sonra öğrendik.Kasabadaki seri katil olduğunu anladık. Bizi esas derinden yaralayan ise Esther’in yaptığı büyü sonucu vampir avcısı bir Köken’e dönüşmesi oldu. Amacı bütün kökenleri öldürerek vampirlerin soyunu tüketmekti. Büyü esnasında canı Elena’ya bağlanan Alaric malesef Elena’nın ölmesi sonucu aramızdan ayrıldı.
Katherine
Asıl adı Katerina Petrova olan Katherine’nin bir zamanlar saf ve iyi niyetli bir genç kız olduğuna inanır mıydınız? Ailesi tarafından dışlanan Katherine Bulgaristan’dan göçmüş, yolu Elijah ve Klaus ile kesişmişti. Klaus’un tek amacı Petrova Görsel İkizi olan bu genç kadının kanını son damlasına kadar akıtmaktı. Kurt Adam lanetini kırmak için gerekli olan en önemli parametre buydu. Ne var ki Klaus Katherine’i fazla hafife almıştı. Katherine doğuştan gelen manüpülasyon yeteneği sayesinde oldukça eski bir vampir olan Rose’u bile amaçları doğrultusunda kandırabildi ve kendisine kanını vermesini sağladı. Vücudunda Rose’un kanı varken intihar etti ve böylece tanıdığımız en bencil, en merhametsiz ve en kibirli vampirlerden biri ortaya çıkmış oldu. ayrıldı.
Macera ve heyecan bir yana, karakterlerin aşk hayatları ve ilişkileri ön plana çıkmaya başladı. Öyle ki, sadece karakterlerin değil, oyuncuların aşk hayatları da şu anda dünya magazininde oldukça geniş bir yer kaplıyor. Gerçek hayatta da ilişki yaşayan Ian Somerhalder - Nina Dobrev çiftini dizide de sevgili olarak görmek isteyen hatrı sayılır bir kitle mevcut. Üçüncü sezonda Stefan’ın yokluğunda gerçekleşen Damon-Elena yakınlaşması Delena fanlarını oldukça sevindirdi. Bu yakınlaşmaya dair Elena günlüğüne ne yazmış bakmak ister misiniz?
Sevgili Günlük,
Boğulma hissiyle gözlerimi açtığımda nerede olduğumu ilk başta anlayamadım. En son hatırladığım, Matt ile birlikte arabadaydık. Damon’la telefonda konuşmuştum. Hemen arkasından kaza yaptığımızı hatırlıyorum. Tıpkı annem ve babamla yaptığımız gibi, arabamız köprüden aşağı uçtu. Ölmeden önce insanın hayatı gözlerinin önünden geçer derlerdi hep, gerçekten de öyleymiş. Son bir senede yaşadığım her şey film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. İlk karesinde, Stefan’ın Klaus’un etkisi altına girerek karanlık tarafa geçmesi vardı sanırım. Damon, Alaric ve ben her yerde Stefan’ın izini takip ettik. Onu her bulduğumuzda daha da karanlığa gömüldüğünü anladık ama asla pes etmedik. Bir gün tekrar benim sevdiğim adama dönüşeceğine dair hep bir umut oldu içimde. Damon’a karşı hissetiklerimi göz ardı etmeye çalışmamın sebebi buydu. Stefan Klaus’un etkisinden kurtulacaktı ve bana geri dönecekti, öyle olmak zorundaydı. Ne var ki bir tarafta da Damon ve ona karşı olan engelleyemediğim duygularım vardı. Sanki bir şey beni sürekli ona çekiyordu. Onunla birlikte olduğumda adeta yanıp kül olduğumu hissediyordum. Etrafımda o kadar tehlike varken ben iki kardeş arasında kaldım. Ne istediğimi anlamak için Damon’a karşı olan hislerimi bir anlığına serbest bırakmam bile gerekti. Etrafımdaki tehlikeler demişken, Alaric de o tehlikeler arasına girdi. Esther yaptığı büyü ile onu bir Köken’e dönüştürdü. Biz Matt ile kasabadan ayrılırken Stefan telefonda bana Alarci’in Klaus’u öldürdüğünü söylüyordu. Bu da, Stefan, Damon, Caroline, Tyler, kısaca Klaus’un soyundan gelen bütün vampirlerin de öleceği anlamına geliyordu. Bir seçim yapmak zorundaydım. Ya Stefan’a gidecektim ya da Mystic Falls’dan yüzlerce kilometre uzakta olan Damon’a...Caroline ve Tyler’ın da Mystic Falls olması kararımı biraz daha kolaylaştırdı sanırım. Onların olduğu yere gitmeliydim. Kazadan önce hatırladığım son şey Damon’la telefonda konuştuğumdu. Onu serbest bırakmak zorundaydım. Kim bilir belki de gerçekten ilk Damon’la karşılaşmış olsaydım her şey çok daha farklı olurdu. Şimdi bana ne olacağını bilmiyorum

4 Şubat 2013 Pazartesi

Ebeveyn Kontrolü


Ebeveyn Kontrolü
Ayarlamak ve çocuklar DSTV neler izleyeceği kontrol ve onların hassas gözleri ve kulakları kendi yaş grubu dışındaki içeriğe maruz kalmamasını sağlamak için, size dijital dekoder mevcut ebeveyn kontrolü özelliklerinden yararlanmak öneririz.

Yaş Kısıtlamalar ve ne anlama geldiklerini
R18 - tüm içeriğini görüntülemenize olanak sağlar
Aile - PG 13, 16, 18 ve R18 puan tüm içeriği bloke edecek ve FAM derecelendirme programları yalnızca görüntüleme için kullanılabilir olacaktır.
PG 13 - İyi 16, 18 ve R18, ve FAM veya PG 13 derece görüntüleme için kullanılabilir olacak programları yalnızca tüm içeriği engeller.
16 - 18 ve R18 puan tüm içeriği bloke edecek ve FAM, PG 13 veya 16 derece programları yalnızca görüntüleme için kullanılabilir olacaktır.
18 - R18 oylanmamış tüm içerik engeller ve diğer tüm programları görüntüleme için kullanılabilir olacaktır.
Ebeveyn Kontrolü yukarı ayarlayın
Bize Decoder Ebeveyn Kontrolü kurulum nasıl sana göstereyim

Sizin Ebeveyn Kontrolü PIN kodunu değiştir
Menü tuşuna basın ve Ebeveyn Denetimi öğesini seçin.
OK düğmesine basın.
Varsayılan PIN 1234 girin.
PIN'i değiştir'i seçin.
OK düğmesine basın.
Varsayılan (1234) ya da eski PIN yerleştirin.
Yeni PIN ve tekrar takın.
Çıkın.

Sizin dıgıcard


Sizin dıgıcard
Akıllı kart, kredi kartı benzer ve kod çözücü içine yerleştirilir. Geçerli bir Smartcard abone oldukları tüm hizmet dinlemek ve görmek için müşterinin hakkı. Müşterinin kişisel kimlik numarası (PIN) ve abonelik ayrıntıları, akıllı kart içinde saklanır.

Son akıllı kartlar şimdi Güvenli Silikon ortadan dolandırıcılık ile birlikte gelir. Bunlar 1110/1131, HD PVR cihazlar olurdu. Güvenli silikon çip seti dekodere yerleştirilmiştir. Ilk aktivasyon dekoder akıllı kart evlenir.

Nasıl Güvenli Silikon güvenlik işleri?
Belirli bir akıllı kart ve bir birim olarak kod çözücü özelliği.
Sadece genellikle eşleştirilmiş için akıllı kart, akıllı kart sistem üzerine yüklendi ilk kod çözücü ile çözücü kullanmak mümkün olur.
Diğer akıllı kartlar eşleştirilmiş bir dekoder üzerinde çalışmaz.
Zaten eşleştirilmiş tüm akıllı kartlar ve kod çözücüleri bağımsız kullanılamaz, aksi takdirde bir E30 hata mesajı görüntülenir.
Sizin DSD1110/1131 buna eşleştirilmiş olduğu akıllı kart eşliğinde ZORUNLU. Bunlar, bir birim olarak kullanılması gerekir ve birbirinden ayrılamaz. Bu yüzden, müşteri ile ilgilenen tatil evlerde ve tatil için dekoder ve akıllı kart her ikisi de almak zorundadır.

DSTV Neler olduğunu görünce


DSTV Neler olduğunu görünce
Sen DSTV Kılavuzu götürecek uzaktan kumandadaki TV Rehberi düğmesine basarak sonraki yedi gün için programlama içerik görüntüleyebilirsiniz.

Dekoder model konumuna göre, farklı işlevlere erişim olacaktır:

Kişisel planlayıcısı
Bu özellik, tüm favori gösterileri için hatırlatıcı ayarlamak ve kendi oluşturabilirsiniz ile program program özelleştirilebilir - kendi özel zevklerine ve tercihlerine uygun tweaked. Hatırlatıcılar tüm kanallar için ya da bir tür seçerek 8 Günlük TV Rehberi kullanarak önceden 8 gün ayarlanabilir. Bu kişiselleştirilmiş program uzaktan kumanda üzerindeki TV Rehberi basarak ve Kişisel Planlayıcısı ve Arama seçerek ulaşılabilir

Tema tarafından ara
Bu özellik sayesinde, temaya göre görüntüleme planlayabilirsiniz. Örneğin, yaban hayatı belgesel zevk varsa, (örn., Bugün) bir süre (örneğin Akşam), tema bir gün seçin (örneğin Güncelliği / Bilgi) ve alt-tema (örneğin yaban hayatı), ve bunun üzerinde gösterecektir Televizyon ekranı, kanal, program başlığı olması ve seçilen zaman diliminde olacak tüm yaban hayatı programların süresi başlayacaktır.

Favorilerim
Favorilerim size favori kanallarınızı seçin ve sadece favori kanallarınızı listeleyen kişiselleştirilmiş TV Rehberi oluşturmanıza olanak veren bir şık özelliğidir. Servisine erişmek için, TV izlerken OK tuşuna basın ve DSTV Menü MY FAVORILER seçin. Lütfen dikkat: Bu özellikler yeni tek bir görünüm ve Dual View kod çözücüleri (değil PVR) için kullanılabilir.

I-Plaka kullanma
Uzaktan kumanda üzerindeki i basarak, size takip ediyoruz kanaldan tuning olmadan diğer kanallarda programlama bilgileri uzaklıkta görüntüleyebilirsiniz. Eğer takip ediyoruz programcı hakkında daha detaylı bilgi arıyorsanız, tekrar i tuşuna basın.

I-plaka yukarı kez i-plaka yukarı kez aşağı ok tuşuna basarsanız, İzlemekte olduğunuz kanalın program bilgisini göz atabilirsiniz. I-plaka yukarı kez sol veya sağ oklarına basın, daha sonra diğer kanallar için programlama bilgilerini görüntüleyebilirsiniz.

Hatırlatmalar
Eğer DSTV Rehberi veya i-plaka arasında dolaşıyordum ve kesinlikle daha sonrası için planlanan olduğunu izlemek gereken bir program görmek ediyorsanız, programı görüntülemek için bir hatırlatıcı ayarlayabilirsiniz.

Hatırlatıcı takip ediyoruz kanalda açılır bir mesaj olarak oluşabilir, ya da program otomatik ayarlamak için bir hatırlatıcı ayarlayabilirsiniz.

Yukarı veya Banner Hatırlatma Pop
Sonra size uzaktan kumanda üzerindeki kez OK tuşuna basın, için. Anımsatıcı almak istediğiniz programı buldum  (parmaklarınızı hazırcevap, ve iki kez Tamam tuşuna basarsanız, bir otomatik arama hatırlatma ayar olacaktır. Eğer Tamam üç kez basıldığında ettik, hatırlatma iptal edilecektir.)

 Bir mesaj Seçiminizi onaylamak için ekranda pop-up, ve bir B simgesi programın görünecektir. Program başladığında, başka bir ileti seçilen program başladı sizi bilgilendirmek için açılır. Sağ kanal gitmek için OK tuşuna basın. Sen de şu anda takip ediyoruz ne dalmış konum ve hatırlatma iptal etmek isterseniz, EXIT tuşuna basın.

Otomatik Hatırlatma Dinle
Eğer, bir hatırlatma mesajı almak istiyorsanız uzaktan kumanda üzerindeki iki kez OK düğmesine basın istediğinizi programı seçtiğinizde. Bir mesaj Seçiminizi onaylamak için ekranda açılır ve A simgesi programın görünecektir. Program başladığında, başka bir ileti seçilen program başladı ve dekoder X saniye içinde otomatik ayarı olacak ki size bildirmek için açılır. Dekoder sonra otomatik kanal değiştirme ve program götürecek.

Geri sayım Uzaktan kumanda kez OK tuşuna basarak dolmadan da hatırlatma iptal edebilirsiniz.

* Eğer hatırlatma hakkında fikrinizi değiştirdiyseniz, sizin için hatırlatıcı ayarlamış olduğunuz programı bulmak, ve uzaktan kumanda üzerindeki OK kez (otomatik ayar hatırlatma iptal etmek için) veya iki kez (bir afiş hatırlatma iptal etmek için) basın ve hatırlatma kaybolur.

DSTV Dokunmatik
Eğer uzaktan kumanda üzerindeki OK tuşuna basarsanız, DSTV Touch uygulaması erişebilirsiniz. Bu işe yaramazsa, ya uygulama erişemiyor gerçekten eski bir dekoder varsa veya olan yazılım uygulamasını sağlamak için geliştirme aşamasında olan bir kod çözücü var (Eğer yepyeni bir dekoder satın aldıysanız, bu geçerli olacak Son birkaç yıldır).

Sen Haberler ve Hava Durumu, kesinlikle DSTV hakkında bilmeniz gereken tüm şık bilgileri sunmaktadır SuperSport çetele, abone şartları ve koşulları, dekoder bakım planı şartları ve yasal uyarılar yanı sıra Hakkımızda bilgilerine ulaşabilirsiniz .

Kanal Izgara
Ne şu anda diğer kanallarda oynuyor görüntülemenizi sağlar kanal kılavuzunda getirmek için DSTV uzaktan kumanda üzerindeki ok tuşuna basın. O da sizin seçtiğiniz herhangi bir kanala ayarlamak için izin verecektir!

TV, ALT, TV Guide, Dil ve Sessiz Düğmeleri



TV, ALT, TV Guide, Dil ve Sessiz Düğmeleri


Uzaktan kumanda her birinin en az beş düğme ikincil bir fonksiyonu (bazen "kayar" modu olarak anılacaktır) sahiptir.

Önce ÜSTKRKT basmadıysanız, bu düğmeler aşağıdakileri yapın:

TV : Her zaman TV Live götürür. Eğer tampon görüntülerken, tuşuna TV mevcut kanal Canlı TV sürer. Oynatma görüntülemekte, tuşuna TV kayıttan yürütme durur ve mevcut kanal Canlı TV sürer.
ALT : son görüntülenen kanala gider.
TV REHBERİ : TV Rehberi gider.
DİL : Dil / Soundtrack pop-up görüntüler.
MUTE : ses veya kapalı (mevcut ses durumu bağlıdır) geçer.
Ikincil işlevini etkinleştirmek için gerekli düğmesinin ardından SHIFT tuşuna basın. SHIFT tuşuna bastıktan sonra, SHIFT düğmesine uzaktan kumanda modu teyit yanıp söner. Bu, aynı anda her iki düğme aşağı tutmak için gerekli değildir.

TV SHIFT : Ses Bouquet gider.
ALT SHIFT : Altyazılar / Teleteks pop-up görüntüler
(Not: Altyazi / Teleteks HD PVR şu anda mevcut değildir).
TV REHBERİ SHIFT : şu anda devre dışı.
DİL SHIFT : Ebeveyn Kontrol Menüsü gider
(: geçerli bir PG PIN kodu Ebeveyn Kontrolü menüsüne girmek için gereklidir Not).
MUTE SHIFT : şu anda devre dışı.
Dial
Kadranı HD PVR ile kullanım için TV1 ayarlanması gerekir.

Herhangi bir düğmeye basıldığında dial "pencere" (Eğer TV1 nerede olduğunu görmek) yanar, uzaktan kumanda etkin olduğunu ve komut dekoder iletilen onaylayan.

Renkli Düğmeler
Uzaktan kumanda üzerindeki renkli düğmeler HD PVR mevcut etkinlikleri temel alarak farklı zamanlarda farklı işlevlere sahiptir.

Dekoder Menü veya TV Rehberi kullanırken, açıkça her bir renk butonu için işlevsellik gösteren ekrandaki yönergeleri (ekranın alt kısmında) başvurun.

TV izlerken, renk düğmeleri aşağıdakileri yapın:

Çalma Listesine gitmek için KIRMIZI tuşuna basın
Bir Bookmark eklemek için MAVİ tuşuna basın
Yavaş çekimde görmek için BEYAZ basın
Durum Çubuğu görüntülemek için SARI düğmeye basın
YEŞİL düğmeye anda izleme modunda devre dışı bırakılır.

HD PVR Dekoder Kullanımı


HD PVR Dekoder Kullanımı
PVR tanıtımı televizyon izleme deneyimi ve biz televizyon seyretmek yol devrim.

DSTV PVR Dekoder birinde Kişisel Video Kaydedici ve kaydedicidir. Sizin DSTV PVR dekoder ile televizyon kontrol altına almak mümkün olacak.

DSTV PVR dekoderin heyecan verici özelliklerinden bazıları şunlardır:

TV Programcılığı Rekor 80 saat
Duraklat Canlı TV
Iki kanal İzle ve aynı zamanda, bir üçüncü kanal kayıt
Rewind programlama
Kaydettiğiniz Hızlı ileri ve yavaş-mo programlama
Kanal seçtiğiniz DSTV buket için aylık abonelik ücreti Yukarıda üzerinde ve ek bir erişim ücreti aylık ücret olduğunu lütfen unutmayın
dekoder,video,kaydedici,kanalkayıt,hızlıkaydetmek

HD PVR Yazılım


HD PVR Yazılım
Yeni Yazılım (Sadece IS7)
HD PVR dekoder son yazılım tuşuna olup olmadığını kontrol etmek için TV REHBERİ . Son menü öğesi On Demand DSTV ise, HD PVR son yazılım var!

Basın - yükleyici sürümünü kontrol etmek için MENU , Bilgi Merkezi, select Donanım Durumu öğesini seçin, basın SAĞ (Yükleyici Durumu ekranını görüntülemek için) iki kez ok. On line 3 "Yük Ver / Var" için değerini kontrol edin.

Pace HD PVR için, en son yazılım olan 32/2
Pace HD PVR 2P için, en son yazılım olan 8/2
HD PVR son yazılım yoksa, yazılımı indirmek için aşağıdaki adımları takip edin:

Eğer ilerleme ve sonraki 30 dakika için planlanan hiçbiri hiçbir kayıt olduğundan emin olun.
Dekoderin yeniden başlat. Tam video ve devam etmek için ses için bekleyin.
Basın MENÜ Decoder Menüsüne gitmek için
Gelişmiş Seçenekler
9949 girin
DSD Yükseltme seçin
Görünmesini KIRMIZI düğmeye bekleyin, ardından düğmesine basın KIRMIZI ve ekrandaki yönergeleri izleyin.
Uyarı! Indirme işlemini kesintiye (ki 30 dakika kadar sürebilir) ve tam video ve devam etmek için ses beklemeyin.

HD PVR İçerik


HD PVR İçerik
DSTV prim buket seçim için beş büyük High Definition kanalları * yemiş olamaz ile.

Discovery HD Showcase (kanal 172) HD kanalları istikrarlı son ektir. Kanal yüksek çözünürlüklü teknoloji vaadini olgusal ve yaşam tarzı eğlence sunan bir 24 saatlik yüksek tanımlı televizyon markasıdır. HD Ağlar önde gelen global sağlayıcısı olarak, kanalın şirketin 29 medya markaları genelinde Discovery HD içeriğin binlerce saatlik sağlayan, rakipsiz içerik sunar.

SuperSport HD (kanal 171) HD spor ev sahipliği yapmaktadır. SA Premier Futbol Ligi, UEFA Şampiyonlar Ligi, İngiliz Premier Ligi futbol maçı;; uluslararası tenis, yerel tenis, Avrupa Turu, ABD PGA Tour ve daha fazlasını içeren golf maçı kanalı yerel ragbi dahil spor kodları, çeşitli ev sahipliği yapmaktadır. Kanal 2010 yılında erken tam 24hour kanalı olacak.

M-Net HD (kanal 170) gibi M-Net, VuZu, M-Net Serisi, M-Net Aksiyon ve M-Net Film gibi kanalları, M-Net aileden programlama çeşitli içerir.

SS HD Ekstra (kanal 174) HD spor programlama çeşitlidir, artı özellikleri kick-off eşzamanlı nedeniyle SuperSport HD ağırlanamaz Dünya Kupası maçları

M-Net Film 1 HD (kanal 175) High Definition gişe kesintisiz film Premium Sağlayıcı.

i-Concerts HD (kanal 173) , Avrupa iConcerts ilk 7/24 HDTV canlı müzik kanalı dünya çapında konser salonlarında ve müzik kulübü bulunan müzik hayranları seyirci hedefliyor.

Dizi, film, yaban hayatı belgesel ve seferlik özel nihai karışımı ile her zaman ağırladı olacaktır. Bonus olarak, programlama bazı - özellikle film, dizi ve promosyonlar - ayrıca surround ses mevcut olacaktır.

Ses Sistemleri


Ses Sistemleri
Ev Sinema Sistemi
HD PVR edilmektedir Ses yeteneğine Surround . Yüksek ses kalitesi ile HD içeriğin dolu sihirli bir deneyim için uyumlu bir ihtiyacınız olacak 6 hoparlör Ev Sinema Sistemi .

Mevcut birçok marka ve modelleri vardır - en iyi İhtiyaçlarınıza ve bütçenize uygun hangi sistem üzerinde tavsiye için yerel perakendeci satıcı konuşun.

Sonra yapmanız gereken tek şey ses için kablolu olsun edilir, arkanıza yaslanın ve blown away hazırlamak!

Not:
Eğer HDMI bağlantısı aracılığıyla Dolby Digital alamıyor iseniz, sizin amplifikatör veya TV ayarlarını değiştirmeniz gerekebilir.

Uyumlu TV'ler


Uyumlu TV'ler
Hangi TV'ler MultiChoice HD PVR ile uyumludur?
Dikkat "HD Ready" veya "Full HD" bir TV satın alırken etiket, hangi tv en az görüntüleme kapasitesine sahip olduğu anlamına gelir çözünürlük 720 satır ve düşük çözünürlüklü sinyalleri büyütmek artı sığdırmak için daha yüksek çözünürlük sinyallerini küçültün olabilir ekran.

Olmalıdır çözünürlük Giriş 1280 x 720 veya daha yüksek .

TV de olmalıdır en az 1 HDMI olan (High Definition medya arabirimi) girişi HDCP uyumlu .

MultiChoice SA mevcut HD TV markaların çoğu ile HD PVR test olmasına rağmen, birçok yeni ve ithal modelleri de mevcuttur vardır.

TV'nizin "HD Ready" veya "Full HD" olarak pazarlanan ve HD PVR ile işe yaramazsa, size bileşenleri ve kontrol / veya yardım için TV üreticisine başvurun öneririz.

 
Copyright © 2013. Digitürk Avcılar - İletişim e-mail: seo.istanbul.tr@gmail.com
Template Creating