16 Şubat 2013 Cumartesi

Usta Kubrick'ten savaşa hayır


Usta Kubrick'ten savaşa hayır!
Stanley Kubrick’in 1987 yılında çektiği savaş karşıtı Full Metal Jacket’ı izlemeden önce, yönetmeni ve sinema sanatına getirdiği yenilikleri hatırlayalım…
Stanley Kubrick sinema tarihinin en önemli sinemacılarından biridir. Önemli olduğu kadar da ilginç hatta eksantrik bir sanatçıdır. Bu nedenle 2001 yılında onun hakkında çekilen Stanley Kubrick: A Life in Pictures belgeseli son derece ilgi çekicidir, göz kırpmadan izlersiniz.
Önümüzdeki yıllarda da onun hakkında yeni belgeseller çekileceğine hiç şüphe yok. Ama bir gerçek var ki, hiç biri 2008 yılında Jon Ronson tarafından çekilen Stanley Kubrick’s Boxes isimli belgesel kadar çarpıcı olmayacaktır. Çünkü bu belgesel yönetmenin hangarı andıran deposuna çeviriyor kamerayı ve bize Kubrick’in akıllara zarar kutularını gösteriyor.
O kutularda neler yok ki? Filmlerin ön hazırlık aşamalarında çekilmiş binlerce mekan ve dekor fotoğrafları, hayran mektupları ve daha neler neler.
Aşırı mükemmeliyetçi ve disiplinli oluşuyla bilinen yönetmenin, kendisine gelen mektupları bile kategorize ederek arşivlediğini biliyor muydunuz? Eğer bu belgeselde konu edilen kişi Stanley Kubrick olmasaydı, belgeseli izledikten sonra bir delinin hem de katıksız bir delinin belgeselini izlediğimizi düşünebilirdik.
Peki onu anlatmaya nereden başlamalı?
Stanley Kubrick’in beyazperdenin önemli hikâye anlatıcılarıyla ortak bir özelliği vardır. Kubrick kariyeri boyunca iyi hikâyelerin izini sürdü ve önemsediklerinin beyazperde adaptasyonlarını çekti. Lolita bir Vladimir Nabokov uyarlamasaydı. Bilimkurgu filmi 2001: A Space Odyssey, Arthur C. Clarke’ın kısacık bir hikâyesinden uyarlandı.  Türler üstü bir film olan A Clockwork Orange ise Anthony Burgess’ın ‘tokat gibi’ eserinden uyarlanmıştı. Tabii ki Shining’in çıkış noktası olan Stephen King romanını da unutmamak lazım…
Türünün önemli örnekleri arasında yer alan bu eserleri uyarlarken, sadece bir hikâye anlatıcısı olarak kalmaması ise onu diğerlerinden ayırıyordu. Kubrick ele aldığı hikâyeyi filmleştirirken, en ince ayrıntısına kadar hesaplanmış bir dünya kurardı. Bu dünyanın kusursuz olması için kamera önüne geçen oyuncudan en iyi performansı alabilmek için yüzlerce kez tekrar yapardı (bu duruma isyan eden oyuncular da oluyordu haliyle). Kubrick tür sinemasını çok önemsemiş ve bilim kurgu/korku gibi türlere damgasını vuran, türü temize çeken filmlere imza atmıştı.
SAVAŞAN İNSANIN PSİKOLOJİSİ
Stanley Kubrick 1980 yılında tüm zamanların en iyi korku filmleri arasında kabul edilen The Shining’i çektikten sonra, uzun bir hazırlık sürecine başlar ve 1987 yılında Full Metal Jacket’ı çeker. Bu defa savaş filmleri içinde bir alt tür olarak kabul edilebilecek ‘Vietnam savaşı filmleri’ türünde kabul edilebilecek bir film ortaya koyar. Ama Kubrick’in derdi daha çok savaşın insan psikolojisi üzerindeki etkilerini incelemektir.
İki bölümden oluşan Full Metal Jacket’ın ilk bölümü bir grup gencin savaşa hazırlanma süreçlerini ortaya koyar. Sert bir komutan (kusursuz performansıyla R. Lee Ermey) önderliğinde gençler duygularından, zayıflıklarından ve içlerindeki kuşkudan uzaklaşabildikleri oranda birer savaş makinesine dönüşürler. Bunu becerebilenler çoğunluktadır, ama beceremeyenler için eğitim öz yıkımla sonuçlanacaktır. Filmin ikinci yarısında ise dünün çocukları olan savaş makinelerinin savaşla imtihanını izleriz. En büyük sınavı savaş sahasında verirler
Kubrick, savaş karşıtı klasik bir savaş filmine imza atmamıştır. Alıştığımız şekilde savaşın kötülüklerini göstermekle kalmaz, savaşa yollanan/savaşan insanın geçirdiği değişimi de gözler önüne serer. Gözünü kırpmadan karşısındaki insanı öldürebilen askerin daha bir kaç ay önce masum bir çocuk olabileceğini hatırlatır. Savaş filmlerinden hoşlanmıyorsanız bile Full Metal Jacket’ı izlemeye çalışın; barışın ne kadar önemli bir kavram olduğunu bir kez daha anlayacaksınız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2013. Digitürk Avcılar - İletişim e-mail: seo.istanbul.tr@gmail.com
Template Creating